Faizi Artırmak Gerekir miydi?
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde
piyasada egemen olan görüş Merkez Bankası'nın faizi artırmayacağı şeklindeydi. Bazı
yorumcular gecelik fonlama faizinin üst limitinin yarım ya da 1 puan artacağı
yönünde görüş bildirse de çoğunluk faizlerin artmayacağı kanısındaydı. Bana
sorarsanız bu anketlerde Merkez Bankası’nın faizi artırıp artırmayacağı
sorusunun yanında faizi artırmasının gerekip gerekmediği de sorulmalı. Her
neyse Merkez Bankası sonuçta bu faizlerin hiçbirini artırmadı. Ancak ek parasal
sıkılaştırma uygulayacağı günlerde gecelik borç verme faizini yüzde 9’a
çıkaracağını açıkladı.
Merkez Bankası, birden çok faize sahip bulunuyor. Bunlardan
para politikası uygulamasına yönelik olanları iki başlık altında toplamak
mümkün: (1) Haftalık repo faizi (2)
Gecelik fonlama faizi. Eskiden politika faizi adını verdiği haftalık repo faizinin
geçerli oranı yüzde 4,5. Gecelik fonlama faizinin geçerli oranları ise borçlanmada
yüzde 3,5, borç vermede yüzde 7,75 (piyasa yapıcısı bankalar için bu üst limit
yüzde 6,75 olarak uygulanıyor.) Bu oranlar son toplantıda değişmedi. Merkez
Bankası bir önceki toplantıda, uyguladığı bu üç faizin de politika faizi olduğunu
açıklamış ve kendi kafa karışıklığını piyasaya da yaymıştı. Son kararında bu üç
faiz oranında da artışa gitmeyerek fakat ek sıkılaştırma uygulayacağı günlerde
gecelik fonlama faizinin üst limitini yüzde 9’a çekeceğini açıklayarak üstü
kapalı bir faiz artışı yaptı ve piyasayı iyice karıştırdı. Bu durumda eldeki
faiz oranı sayıları dörde çıkmış oldu: (1) Haftalık repo faizi (% 4,5), (2)
Gecelik borç alma faizi (% 3,5), (3) Gecelik borç verme faizi (% 7,75), (4) Ek
sıkılaştırma günlerinde uygulanacak gecelik borç verme faizi (% 9.) (Aslında
bunlara 5. olarak piyasa yapıcısı bankalara uygulanan yüzde 6,75’lik faiz
oranını ve 6. olarak TL kredi vererek döviz tahsil ettiği ve bir çeşit para
politikası aracı olarak kullandığı ihracat reeskont kredisi faizini de eklersek
faiz sayısı altıya çıkmış oluyor.
Yukarıda değindiğimiz ve anketlerde sorulması gerektiği
halde sorulmayan soruyu kendimize soralım: Merkez Bankası’nın faizi artırması
gerekir miydi? Bu soruya para politikası ya da daha genel çerçevede ekonomi
politikası içinde kalarak yani bilimsel çerçevede yanıt verebilmek için
uygulanacak politikanın önce amacını belirlemek gerekiyor. Aksi takdirde Merkez
Bankası’nın faiz artırıp artırmaması konusunun tartışılması faizin bir araç
değil amaç gibi ifade edilmesine yol açar ki bu bizi konuyu yanlış boyutta
tartışmaya iter. O halde faizin artırılması gerekip gerekmediği sorusundan önce
sorulması ve yanıtlanması gereken soru ekonomi politikamızın amacının ne olduğu
sorusudur. Biz büyümeyi mi hızlandırmak istiyoruz, işsizliği mi düşürmek
istiyoruz, cari açığı mı denetlemek istiyoruz, kredi hacmini ve dolayısıyla
talebi denetleyip bu yolla enflasyonu mu düşürmek istiyoruz yoksa tasarruf
açığımızı kapatmak için yabancı fonların gelmesini mi istiyoruz? Önce bu soruları
yanıtlamamız gerekiyor. Bunların hepsini istiyoruz gibi bir yanıt ekonomi
politikasında geçerli yanıt değildir. Çünkü ekonomi politikasının en temel
önermesi “bir taşla üç kuş vurulamayacağı” önermesidir.
Şimdi yukarıda saydığım amaçlarla faiz aracını bir arada ele
alarak bu aşamada ne yapılması gerektiği sonucuna ulaşmayı bir tablo
aracılığıyla göstermeye çalışalım.
Amaç
|
Faiz
|
Etki
|
Büyümeyi
hızlandırmak
|
Düşürmek
gerekir
|
Faizin
düşmesi kredi talebini ve dolayısıyla talebi canlandırarak yatırımları canlandırır
ve üretimi dolayısıyla büyümeyi teşvik eder.
|
Enflasyonu
düşürmek
|
Artırmak
gerekir
|
Faizin
artırılması tüketim dolayısıyla talep üzerinde daraltıcı, tasarruflar
üzerinde artırıcı etki yapar. Talep enflasyonu geçerliyse enflasyonu
denetlemenin bir yoludur.
|
Ekonomiyi
soğutmak
|
Artırmak
gerekir
|
Faizin
artırılması denetimden çıkmış ve cari açığı ya da bütçe açığını artırmaya
başlamış olan büyümeyi yavaşlatıcı etki yaratır. Bu yolla da açıklar denetim
altına alınabilir.
|
İşsizliği
düşürmek
|
Düşürmek
gerekir
|
Büyümeyi
hızlandırmakla aynı etkiler ortaya çıkar.
|
Kuru dengelemek
|
Artırmak
gerekir
|
Enflasyonu
düşürmekle aynı etkiler ortaya çıkar.
|
Dış
finansman sağlamak
|
Artırmak
gerekir
|
Faiz
artışı yabancı fonlar için çekici gelir ve yabancı finansman girişi sağlanır.
|
Bu amaçlara eklemeler yapılabilir. Ayrıca etki başlığı
altındaki açıklamaları mutlak doğru olarak kabul etmek yanlış olur. Çünkü sosyal
bilimlerin geçerli olduğu yani insan davranışlarının, psikolojisinin etkin
olduğu alanlarda mutlak doğrular yoktur. Göreli doğrular ve genel eğilimler
doğru ile özdeş kabul edilir.
Şimdi konuya bu çerçevede bir kez daha bakalım. Türkiye
ekonomisinin şu anki durumu nedir? Buna göre faiz politikası nasıl olmalıdır? Bunu
da tabloya dökelim:
Ekonomik hedef
|
Durum
|
Faiz politikası nasıl olmalı
|
Büyüme
|
Potansiyelin
altında, düşük
|
Faizin
düşürülmesi gerekir
|
Enflasyon
|
Bir bölümü talep bir bölümü maliyet enflasyonu
|
Faizin enflasyonun birkaç puan üzerinde olması gerekir (pozitif reel faiz.) O nedenle mevcut faiz oranı artırılmalıdır.
|
Ekonomiyi
soğutmak
|
Türkiye
ekonomisi şu anda ısınma sorunuyla karşı karşıya değil
|
Faiz
konusunda bir eylemde bulunmak gerekmez
|
İşsizlik
|
İşsizlik
yükseliyor
|
Faizin
düşürülmesi gerekir
|
Kuru dengelemek
|
Kur hızla artıyor, maliyetler yükseliyor
|
Faizin
artırılması gerekir
|
Dış
finansman sağlamak
|
Türkiye’nin
2014’deki dış finansman ihtiyacı 200 – 220 milyar dolar gibi rekor bir düzeye
tırmanmış bulunuyor
|
Faizin
artırılması gerekir
|
Şimdi bu aşamada başlangıçtaki sorumuza geri dönmemiz
gerekiyor: Biz bu aşamada neyi hedefleyeceğiz? Son tablo bu hedefleri, bu
hedeflerle ilgili olarak şu anda hangi durumda bulunduğumuzu ve bu hedeflere
ulaşmak için faiz politikasını nasıl kullanacağımızı yanıtlıyor. Bu tabloya
göre seçeceğimiz hedefe göre de faiz politikasını belirlemek gerekiyor.
Hocam Merkez Bankası da faizleri artırması gerektiğinin farkında bence ama hükümete şirin gözükmek ve politikacıların işine gelecek bir biçimde davranıyor. Bu sayede ekonomi konusunda bilgisi zayıf olan kesimlere ''faizleri artırmadık'' diyerek popülist bir yaklaşım sergilenecek. Her zaman olduğu geniş bir kesim buna alkış tutacak. Halbuki EPS uyguladığı günlerde faizi %9 seviyesine çıkaracak olması sizin de önceden belirttiğiniz gibi örtülü bir faiz artırımını işaret ediyor. Yani hem faizleri artırmadık denecek hem de gizliden gizliye faiz artırılacak. Erdem Başçı'nın ''Türk usulü para politikası'' dediği bu uygulamalar baya baya unorthodox bir hal almış durumda. Allah sonumuzu hayır etsin hocam, yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilEvet kafalar karışık çünkü faiz serbestçe karar verilebilecek bir araç olmaktan çıktı.
Hükümet alım gücünü düşürerek talebi kısmak; dolayısıyla da cari açığı azaltmak için mevcut sükunetini sürdürüyor.
SilHocam cok aydınlatıcı bır yazı olmus,tesekkurler
Silfaiz lobbisi oldugu surece para'da ki adaletsizlik devam eder
SilMahfi EĞİLMEZ hocam çok açıklayıcı bir yazı olmuş yine.TCMB kafasının karışık olması bence bağımsız hareket edememesinden kaynaklanıyor, sizin görüşünüz nedir bu konu hakkında ?
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilSanırım yazının son cümleleri benim de o görüşte olduğumu ortaya koyuyor.
Sevgili Hocam, Faizin başımıza neler açtığını yazınızda çok açık seçik anlatmışınız. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali.. En iyisi toptan kaldırmak:)) Ne dersiniz?
YanıtlaSilBelki de öyle.
SilHocam iyi günler.
YanıtlaSil"kırılgan beşli" diye anılan ülkelerin para birimlerinin 22 Mayıs 2013'ten bu yana dolar karşısındaki değer kayıpları aşağıdaki gibi oluşmuş:
Brezilya Real'i: %15
Hindistan Rupi'si: %11,5
G.Afrika Rand'ı: %13,2
Endonezya Rupi'si: %23,1
TL: %22,4
Türkiye dışındaki 4 ülke ortalaması: %15,7
17 Aralık süreci olmasaydı muhtemelen TL'nin değer kaybı %13-15 arası bir yerlerde olacaktı. %7-10 arası bir siyasi risk primi söz konusu. bu risk primi TCMB'nin kontrol edebileceği bir şey değil ve risk primi azalacağa da benzemiyor.
merkez bankası "bu kadar kaos ortamında ilave %10'luk değer kaybı normal" diye düşünmüş olabilir mi? bir de Hocam, reel sektörün döviz açığı muazzam. faizler 3-4 puan artırılsaydı bile bence dolar kuru 2,10 seviyesine yakın bir yerde destek bulup tekrar 2,20'lere çıkardı. aslında merkez bankasının "hayalet" faiz artırımı kuru düşürmeye yönelik değil de daha fazla artmamasına yönelik diyebilir miyiz?
Belki de diyebiliriz. Ama keşke Merkez Bankamız ortaya çıkıp iyi günlerde yaptığı gibi bir şeyler söylese de bu yaklaşımını neye borçlu olduğumuzu bize anlatsa. Ve biz kendi aramızda bunu niye yapmış olabilir acaba sorusuna cevap aramaya kalkmasak. Hani şeffaflık filan deniyordu ya o bakımdan.
SilHocam tablodaki maddeleştirerek anlatım ve karşılaştırma çok açık ve anlaşılır olmuş teşekkürler. Benim sorum hükümetlerin söylediğiniz bu altı hedeften birini seçerek bir para politikası gerçekleştirmesi sonrasında diğer adımları da peyderpey yaptığı varsayılırsa önceleri uygulanan hedefler doğrultusundaki para politikaları için bir kayma söz konusu olur mu? Hedeflerin kısım kısım gerçekleştirilmesi kalıcılık arz eder diyebilir miyiz?
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilEvet doğrusu bu. Hedefe geldikçe ötekileri yavaş yavaş devreye sokmak en akılcı çözüm.
Hocam bence Merkez Bankası dalgalı kur uygulamasından sonra, dalgalı faiz uygulamasına da geçti. Ülkeye ne kadar para giriş çıkışı oluyor kontrolü tamamen kaybetmiş durumda. Hesaplar altüst. Herşeye hazır olması gerektiğini hissediyor ! Yakında kur gibi faizde de sadece aşırı oynaklığa müdahale edeceğim diyebilir ...
YanıtlaSilYazdığınız senaryolar ve durum tespitleri mükemmel. Ancak bunların birleşmiş aşırı durumları da var. Örneğin 1) büyümenin çok düştüğü ama enflasyonun çok yükseldiği bir durumda veya 2) işsizliğin çok yükseldiği ama ülkeye sermaye girişinin de çok azaldığı durumda sizce ne yapmak gerekir ?
Evet ne yazık ki zamanında önlem alınmazsa sonunda bu tür çoklu bozulmalara gidiyor ekonomi. O aşamada yapılacak şeyler çok daha sınırlı.
Silbir zamanlar hükümet medyası tarafından "ulusalcı" diye yaftalanan S.Serdengeçti ve Yiğit Bulut'un ağızlarından eksik etmediği ve TCMB'nin başına püsküllü bela olan "faiz lobisi" söylemi şu an hükümetin ekonomik parolası haline geldi. gerçekten çok enteresan...
YanıtlaSilEvet insanlar söylediklerinin esiri, söylemediklerinin efendisi olurmuş.
SilHocam izninizle bir sorum olacak sizlere,
YanıtlaSil- Hocam görüntüde olmasa bile sözde bir artış var, ancak MB'nın uyguladığı bu %9'luk borç verme faizini sadece ek sıkılaştırma günlerinde yapması ve bizim bu sıkılaştırmanın hangi günler olup olamayacağını bilemememiz ekonomik belirsizlikleri arttırmaz mı ve bu belirsizliklerin olumsuz etki yaratarak MB'nın planları üzerinde olumsuz etki yaratma ihtimali yok mudur?
Evet her belirsizlik yeni risk demektir ve ne yazık ki aleyhe çalışır.
SilDünyada , temel ekonomik parametrelerden biri olan FAİZ konusuna , ekonomik değil de siyasi bakan başka bir MB var mı ?
YanıtlaSilMutlaka vardır. Ortadoğuda herşey olur çünkü.
SilHocam yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilEkonomi bakanının döviz kurlarının hareketi konusunda faiz artırımına gerek yok, olay psikolojik, seçimlere kadar rayına oturur açıklamasını sizce nasıl yorumlamalıyız? Dolar gerçekten 2,25 TL ederinde mi, yoksa ekonomimiz iyi denilerek göz mü boyanıyor?
Teşekkürler hocam.
Bekleyelim göreceğiz. Neleri beklemedik bunu da bekleriz.
SilÜstadım cari açığı azaltmak için faizleri yüksetmek noktasında bir yorumunuz var bu iktisadi ççıdan da dopru bu politika Türkiye gibi ülkelerdede sıcak parayla ekonomi döndürme sarmalına giriyor balon büyüme kısa vadeli politikalar sizinde dediğiniz gibi uzun vadad yerli üretimi arttırmak gerekiyor bizde hala marjinal ithalat katsayısı çok yüksek faizleri artırsak bile bu cari açık nokasında bizi kısa vadade biraz rahatlatıyor ama uzun vadede bu politika bize zarar veriyor
YanıtlaSilEvet öyle görünüyor.
SilEvet doğru çünkü yıl 2014 henüz Sanayi Devrini gerçekleştiremeyen biz böyle kısa döngülere mecbur kalırız.
SilZamanında yapılamayan gittikçe yapması daha zorlaşır. Eğer hükümet ilk yıllarında yüksek faiz ile sıcak parayı çekmek yerine sanayide dev adımlar atılsa idi şimdi faklı şeyler konuşurduk. büdüdük büyüdük dedik iç tüketim ile buyuduk. Keşke bu 10 yılda bir kaç marka çıkarabilse idik. En azından kalıcı birkaç şey başardık diye içimiz bir nebze rahatlardı.
Süper anlatım, teşekkürler Hocam.
YanıtlaSilHocam yazınız gerçekten çok açıklayıcı ve durumu net anlaşılması bakımından zengin olmuş. Ellerinize sağlık... Ancak yorumlarda şeffaflıktan bahsetmişsiniz ve merkez bankamızın şeffaf olmadığını yazmışsınız. Bir merkez bankasının şeffaflığı hesap verilebilirlilik açısından önem arz eder ve merkez bankası bilançosunu kamuya açıklıyor. lakin eğer bir ekonomi politikası yürütüyorsanız adından da anlaşılacağı gibi politik davranmak gerekebilir yani bazen esrarengiz olmanız gerekebilir. Ben böyle düşünüyorum. Saygılar...
YanıtlaSilUnutmayın siz esrarengiz davranırsanız başkaları da esrarengiz davranabilir ve sizin söz söyleme hakkınız kalmaz.
SilBence ekonomide her şeyi birden kontrol etmek biraz anlamsız oluyor. Bir tarafta esnek bir yer bırakmak gerekiyor. TCMB bence dovizi serbest bırakmayı seçti veya piyasalar dövizi seçti diyelim. Koyunu bile keserken tüm ayakları bağlanmaz. Bir ayağı serbest bırakılır.
YanıtlaSilSermaye akımları serbest, faiz serbest (MB karışmıyor piyasa dilediğini uyguluyor) döviz kuru da serbest. Yani burada koyunun bütün ayakları serbest ve kasap o durumda koyunu kesmeye çalışıyor. Bu durumda ya kasap elini keser ya da koyunu telef eder.
SilHocam ne de güzel demişsiniz ekonomide' bir taşla 3 kuş vuramıyorsunuz'. Tablolaştırma ile de bu söylemi çok güzel açıklamışsınız. Teşekürler.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilYazınız her zamanki gibi duru ve aydınlatıcı olmuş. Ben de kendi adıma teşekkür ederim. Bu kadar çeşit faizin arasında "politika faizi" olarak ağırlıklı hangisini düşünmeliyiz? Bu soruya sanırım doğrudan cevap olabilecek bir istatistik yok; ancak fonlama tutarları ve diğer veriler ile sizin düşünceniz ne olurdu?
Uygulamada politika faizine en çok yakışanı % 7,75'lik gecelik borç verme faizi gibi duruyor.
SilAncak genelde söylenen haftalık repo faiz oranı şeklinde değil mi Hocam?
SilHocam ne de güzel demişsiniz ekonomide '' bir taşla 3 kuş vuramazsınız'' diye. Bu söyleminizi tablolarla da anlaşılır şekilde açıklamışsınız. Teşekür ederim. Hocam merkez bankası olsanız bu tablolardan önceliğiniz ne olurdu?
YanıtlaSilBence öncelik belli MB nin yasasında enflasyonu düşürmek hedefi görev olarak verilmiş.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilYazınız yine çok duru ve aydınlatıcı olmuş. Kendi adıma ben de size teşekkür ederim. Bu kadar çeşit faizin içerisinde ağırlıklı olarak hangisini "politika faizi" olarak görmeliyiz sizce? Bu sotuya cevap olabilecek bir istatistik sanıyorum ki yok. Ancak fonlama tutarları vb. bilgiler ile dolaylı olarak da olsa bir kanaate varmak mümkün müdür?
Döviz kuru öyle bir fiyat ki, bu fiyat etrafında oluşan olumsuzluklar sonucunda yerli paranın değer yitirmesi bir noktadan sonra ekonomide sağlam hiçbir şey bırakmayabilir. Bugünün sağlam diye düşünülen ekonominin bazı alanları yarın darmadağın hale gelebilir. Dolayısıyla, kur artışlarına kayıtsız kalmak için hiçbir neden sayamayız. ihracatçılarda kur artışlarından şikayet etmeye başladılarsa, tren raydan çıkmak üzere demektir..(bloomberg).....hocam kurun yükselmesi ihraçatçı için olumlu değil mi?
YanıtlaSilTek başına değil. Satılan malların karşı taraftaki talep esnekliği de önemli. Sonuçta dolar ya da euro fiyatını düşürmeden daha fazla mal satmak mümkün olmayabilir. Kur bizim TL cinsinden gelirimizi etkiliyor karşı taraf yine aynı dolar veya euroyu ödüyorsa daha fazla mal almayabilir.
Silhocam bir merkez bankası için bu kadar amaç fazla değil mi? merkez bankasının temel amacı fiyat istikrarı, bir de son dönemlerde yanına finansal istikrarı koydular. bunlar dışında başka amaçlar da konulursa o zaman TCMB'yi hükümetle bir tutma durumu olur. bir TCMB yetkilisi alternatif bir tablo yapsaydı bence şöyle yapardı:
YanıtlaSilA) enflasyona etki eden göstergeler:
1. büyüme: çoğu ekonomist 2014 için %3 düzeyinde bir büyüme bekliyor. %5'lik potansiyelin altında. faizi indirmek gerekir.
2. enflasyon beklentileri: %7-8 seviyesinde. %5'lik hedefin üzerinde. faizi artırmak gerekir.
3. işsizlik trendi: işsizlik artış eğiliminde. kur şokunun ikincil etkileri sınırlı olur. faiz artışı gerekmeyebilir.
4. dolar bazında emtia fiyatları: FED'in politikası dolayısıyla kademeli düşüşler bekleniyor. faiz artışı gerekmeyebilir.
5. temel maliyet kalemleri: en temel sanayi girdileri olan petrol, doğalgaz ve elektrik fiyatları stabil seyrediyor. özellikle doğalgaz ve elektriğe zam gelmediği sürece faiz artışı gerekmeyebilir.
B) finansal istikrara etki eden göstergeler
1. kredi hacmi artış hızı: 2013'teki %30'luk artışın ardından beklentiler %20'lere inmiş durumda. faiz artışı gerekmeyebilir.
2. cari açık: altın ticareti hariç cari açıkta iyileşme devam ediyor. siyasi riskler dolayısıyla özel sektörün yatırım iştahında azalma var. kur artışının tüketime yönelik ithalatı azaltması muhtemel. faiz artışı gerekmeyebilir.
3. dış finansman: dış finansman anlamında kamu ve bankalar rahat durumdalar. borç çevirme problemi gözükmüyor. bankalar tuttukları yabancı mevduata daha fazla faiz ödeyebilecek durumda. dışarıdan borçlanan reel sektör firmaları ise güçlü teminatlara sahipler, onların da borç çevirememe riski düşük. döviz geliri olmayan ithalatçıların ise zamanla ithalat borçları azalacaktır. en büyük risk yurt içi döviz kredisi kullanan firmalar. cari açık beklentileri de düştü. faiz artışı gerekmeyebilir.
Bunların hepsi doğru. Bizim MB için tek hedef kendi yasasında yazılı olan enflasyonu düşürmek ya da fiyat istikrarı sağlamak. Onun da bugün için yolu faizi artırmaktan geçiyor.
SilHocam aydınlatıcı yazınız için çok teşekkürler. Iktidarın son birkaç yıldaki uygulamaları ve özellikle 17 Aralıktan itibaren olanlar toplulumuza siyasi açıdan 2 önemli ders verdi diye düşünüyorum/umuyorum. 1) Hukukun üstünlüğünün önemi 2) Laikliğin (jakoben olmayan) önemi. Bunun yanında ekonomi politikası açısından alınması gereken de çok önemli bir ders var. Merkez Bankası ve denetim ve düzenleme sorumluluğu olan üst kurulların bağımsızlığının önemi. Katılır mısınız?
YanıtlaSilKatılırım ama toplumun bunlardan ders aldığı görüşüne katılmam. Ders alanlar küçük bir azınlıktır ki onlar zaten bu saydıklarınızın öneminin farkındaydı. Belki biraz küçümsemeye başlamışlardı şimdi yeniden ciddiye alıyorlardır. Ama büyük çoğunluğun bu tür olayların farkında olduğunu düşünmüyorum.
Silhocam selamlar;
YanıtlaSilyazı için teşekkürler. MB en önemli ve etkili silahı faizi kullanmamasını ve bu şekilde şapkadan tavşan çıkarma modeli ile EPS yaptığım günler v.s. gibi kavramlar üretmesini anlamak mümkün değil, Niye ? piyasa zaten mevduat ve kredi tarafında faizleri güncelledi. sanırım herşeyin başı sizin her fırsatta belirtiğiniz gibi bağımsız siyasi ve ekonomik kurumlar kurmak ve işler kılmaktan geçiyor. Bunlar olmazsa MB dun doğru karar versede bugün şaşabiliyor.yarını kimse öngöremiyor
MB sizce yeniden güven nasıl kazanabilir? yada kazanabilirmi?
saygılarımla.
Çok doğru. Bir kurumun toplumun itibarını kazanması zaman alıcı bir iştir. Ama itibar kaybı çok daha kısa sürede oluyor. MB Başkanı 1,92'lik kur hedefi açıkladığında zaten enflasyon hedefini tutturamama ve faizi artıramama nedeniyle düşen itibarının kalan kısmını da kaybetmişti ne yazık ki. Çünkü verdiği demeç siyasetçi demeciydi.
Silİtibarı geri kazanmak kolay değil.
Degerli hocam yazi muthis ders niteliginde.Cok tesekkurler. Iki sorum olacak. 1- faiz artisi cari islemler acigina etkisi nasil pozitif oluyor? Tl nin deger kaybi olumlu etki yaratmaz mi? 2- MB nin bu rezervler ve 2014 te ihtiyac duyulan finansman ihtiyacina ragmen doviz e mudahale girisimleri ne kadar dogru ve bu mudahaleler ile amaci ne olabilr. Cunku bu mudahale ile doviz i tutamayacagi asikar. Sicak para getirenleri memnun etmekten oteye giden milli bir menfaat tasir mi?
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sil(1) Faiz artarsa tüketim azalır, tasarruflar artar. Cari açık dediğimiz şey zaten iç tasarrufların yatırımlardan düşük olmasıyla ortaya çıkar. Tasarruflar artarsa cari açık düşer.
(2) Sanırım bu eleştirinizin MB de farkına vardı ki dövize doğrudan müdahaleleri terketti.
2) hocam malesef MB nin hiçbir şeyin farkında olmadığını bugünkü başarısız müdahaleleri ile tekrar görmüş olduk.
SilHocam malesef MB nın hiçbir şeyin farkında olmadığını bugünkü başarısız müdahaleleri ile tekrar görmüş olduk.
SilHocam izninizle bu yazıyı sizden yaptığım bir alıntıyla yorumlamak isterim.
YanıtlaSil''Ekonomi kitaplarını okuyan herkes ilk anda dünyadaki bütün ekonomik krizleri çözebileceğini düşünür. Okuduklarını sindirmeye, bunları yaşama uyarlamaya başlayınca okuduklarının yaşamdan kopuk olduğu düşüncesine kapılır ve hayal kırıklıkları yaşar. Bir süre sonra orta yolu bulur ve birden çok hedefe aynı anda ulaşmanın zor olduğunu, ekonominin aslında bu tür çoklu hedeflere ulaşmada tercih yapmaya yarayan bir disiplin olduğunu kavramaya başlar. O anda mutlak doğrular yerini göreli doğrulara bırakır. İktisatçı olmaya atılan ilk adım odur.''
'Mahfi Eğilmez'
Her okuduğumuz yazıda olaylara daha farklı bakmaya başladık.
Teşekkürler,
Teşekkürler.
SilEkonomik konuları benim gibi ekonomi cahillerine anlaşılır hale getiren Mahfi Eğilmez'e bir kere daha teşekkürler. Karmaşık konuları basite indirgeyerek, yani Phildelphia filminde Denzel Washington'ın canlandırdığı avukatın dediği gibi, 3 yaşında çocukların anlayabileceği şekilde anlatabilmek için, hem ahkam kestiğiniz konuyu çok iyi bilmek gerekir, bu da yetmez (ama evet ), karşınızdakinin anlayabileceği kıvama sokma becerisi de gerekir.
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
SilHocam öncelikle size teşekkürlerimi sunmak istiyorum bizi her konuda aydinlatiyorsunuz. Size bir sorum varsizce dovizin seyri gelecekte ne olacak ? 10binlirasi olan bir hanehalki buni sizce nasıl değerlendirmeli ?
YanıtlaSilSaygilarimla
Teşekkür ederim.
SilGelecek çok uzun bir kavram. Ama yakın gelecek (bir kaç ay) için dövizin yönünün yukarı olduğunu söylemek mümkün.
Bu gibi durumlar yatırım yaparak parayı değerlendirme durumu değildir. En doğrusu TL ya da döviz olarak ya da bir sepet yaparak nakitte kalmaktır. Ben kişisel yatırım tavsiyesi yapmıyorum ama yapacak olsam her zaman sepet yapmayı tercih etmelerini öneririm.
Ders niteliğindeki bu çalışmayı bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler,elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilRisk iştahı yüksek bol ithal tasarruf nedeniyle ülkemizde ucuzlayan kur ve bu nedenle değerlenen TL, bunu sağlayan yabancılara verilen yüksek reel faiz, tasarrufunu bir yerlere ihraç etme lüksü olmayan yerlilere verilen negatif faiz uygulaması sürecini de birlikte değerlendirmeli, dersler de çıkarılmalıdır. Yoksa yine aynı hataları tekrar eder dururuz.
YanıtlaSilUcuz dövizin kaynağı gelirlerimiz olmadığı müddetçe, esen her rüzgarda alabora mı olacağız korkusu sarar bedenimizi.
Yabancılardan ithal ettiğimiz tasarrufları döviz kazandırıcı/döviz gideri azaltıcı alanlarda kullanmadığımız müddetçe, bugün gazetelerde yer alan (hürriyet)
"İşadamı olmanın zor olduğunu söyleyen Tamince "Dışarıdan bakınca jet, tekne, ev güzel. Ama riskleri bilseniz. Hangi işadamı ayağını uzatıp uyuyor ki? Hepsi dolarla borçlandı. Ama TL kazanıyor." dedi
beyanlarını çok okuruz. Bu cümle Türkiye'yi özetliyor. Tamam hepimiz jet,tekne almadık:)
Dövizle borçlan, TL geliri üreten alanlarda yatırım yap uygulaması paranın dışardan devamlı geldiği zamanlarda bir problem yaratmaz, ama bol ithal tasarrufun da bir sınırı var.
27 ağustos 2013 Erdem Başçı'nın 1,92 lik röportajından bir bölüm;
Faiz yükselirken, aynı zamanda kurun da yükseldiğine dikkati çeken Başçı, şöyle devam etti:
"Korelasyonların böyle arttığı durumlarda faiz artırmak veya faiz artış sinyali vermek ters etki yapar. Çünkü faiz artırım sinyali verdiğiniz zaman tahvil piyasasında daha çok zarara yol açıyorsunuz, o zaman döviz piyasasında da daha çok değer kaybına yol açıyorsunuz, ikisi birlikte iyice bozuluyor. O da bir kısır döngüye, bir açmaza yol açıyor. O yüzden, cari açık sorunu olan ülkelerin başına gelen şey budur. Döviz fiyatı yükseldiği zaman beraberinde faiz artış beklentisi geliyor, faiz artış beklentisi tahvil piyasasını vuruyor, tahvil piyasasını vurduğu için de tekrar dönüyor, döviz piyasasını bir kez daha vuruyor. Şimdi bizim bugün yaptığımız şey şu; kısa vadeli faizleri Merkez Bankası belirler, kısa uç bizim elimizdedir. Dolayısıyla bizim mesajlarımız alındığında ve işler yerine oturduğunda, 1 ay vadeli fonlama ihalelerimizde oluşan 8 ve 8'in üzerindeki faiz çok yüksek. Biz faizin en fazla 7,75'ten oluşacağını söylüyorsak, bir merkez bankası başkanı bunu söylüyorsa bunun arkasında durur. Dolayısıyla o faiz 8'in üzerinde oluşamaz. Şimdi önümüzdeki cuma günü bakacağız. 6 milyar yine açıyoruz, 1 ay vadeli, bakalım düşüyor mu düşmüyor mu? Türkiye olarak kısa vadeli faizlerin kontrolü bizdedir, onu da para politikaları belirler, belirlemiştir, bu iş bitmiştir. Herhangi bir artırım sinyali falan da vermedik. Döviz nereye giderse gitsin, isterse alsın başını gitsin, yükselir yükselir yorulur, 'Ya ben niye buraya geldim, çok saçma' der ve tekrar döner."
Tabi malumunuz 17 aralık 2013 tarihinden sonra çok şey değişti.
Biz ithal tasarruf nedeniyle ucuzlayan kur, yabancılara verilecek yüksek reel faiz, yerlilere verilecek negatif reel faiz politikasını mı istiyoruz?
Biz bu süreci yaşadık, rahattık ama borçlar arttı, cari açık arttı, ithalat her zaman ihracattan fazla arttı. Şimdi zararını çekiyoruz, elin parasıyla keyif sürmenin bedelini ödüyoruz.
Şimdi ise finansman sorunu nedeniyle bunu istiyoruz. O zaman biz bu kısır döngüyü nasıl kıracağız?
Kurun yükselmesi bazen öyle maliyetler yaratır ki ekonomi umulandan daha kırılgan hale gelir.
SilKırılamayan kısır döngüler gün gelir bizi kırar.
Hani dünyada örneği var mıdır, bizdekiler gibi, gözü kapalı gözü kara girişimciler :) Hanehalkına neden döviz kredisi yasaklandı, döviz geliri olmadığı için. Peki hanehalkı için geçerli olan mantık, işverenler içinde geçerli değil mi? Burada işverenlere yasaklansın demiyorum, ama işveren basiretli bir tüccar olmak zorundadır. Reel sektör, döviz kredilerini, döviz kazandırıcı alanlarda kullansaydı, şu anda bu kredileri nasıl ödeyeceğiz telaşı olur muydu? Milletçe bu kısa vadeli döviz kredisi borcumuzu nasıl ödeyeceğiz dermiydik? Ben bu duruma dikkat çekmek istemiştim.
SilSayın Tamince "Dışarıdan bakınca jet, tekne, ev güzel. Ama riskleri bilseniz. Hangi işadamı ayağını uzatıp uyuyor ki? Hepsi dolarla borçlandı. Ama TL kazanıyor." demesi, Türkiye'yi özetliyor.
Gözü kapalı gözü karalığı, dışardan devamlı ucuz bol dövizin geleceğini düşünmesinden geliyor.
Bu arada yanlış yapanlar batsın demiyorum, ama bu durumu görmezden gelirsek, idare buna önlem almazsa, izlemezse, her zaman yaşarız. Şuan haberlerde okuyor muyuz, döviz kredisi mağduru vatandaşlarını. Eğer yasaklanmasaydı şimdi onların haberlerini de okuyor olurduk hiç şüphesiz.
Muhakkak biryerde yanlış düşünüyorum, ama %100 yanlış düşünmüyorumdur.
Buarada bizimle istisnasız ilgilendiğiniz, yorumlarınızla bize değer kattığınız için çok teşekkür ederim Mahfi Bey.
Ben de size katkılarınız ve değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.
Sil2010 öncesi "ucuzlayan kur, yabancıya verilen yüksek reel faiz" vardı ama yerli de reel getiri elde ediyordu. 2003-2009 arası 7 yıllık dönemde parasını vadeli TL mevduata yatıran yerli tasarruf sahibi ortalama %7 reel getiri elde etti. yerlinin negatif reel faiz alması 2010 ile başladı. sadece 2011'de biraz pozitif reel faiz oldu, 2010, 2012 ve 2013'te reel faiz negatif oldu.
YanıtlaSilbir de Başçı'nın beyanlarına şaşırdım. Başçı'nın sözleri geçmiş icraatını yalanlar nitelikte. kendi döneminde 26 Ağustos 2011 ile 11 Mayıs 2012 arası, dile kolay tam 37 hafta nominal TL arzı sabit kaldı. Türkiye tarihinde bu bir rekordur. eğer bir merkez bankası isterse faiz artırımı, kuru düşürme, kredi artış hızını düşürme hepsini bir arada yapabilir. yeter ki oradan buradan müdahale olmasın.
Elbette yapabilir. Ama sorun zaten müdahaleler. ABD'de, İngiltere'de, Almanya'da akla hayale gelmeyecek müdahaleler bizim ülkemizde normal kabul ediliyor. Çünkü toplumun bu tür müdahalelere tepkisi yok. 2014 yılında hala kuvvetler ayrımının gerekliliğini tartışan bir ülkede MB bağımsızlığı olur mu? Bu kadar oluyor işte.
SilYoruma ve soruya gerek kalmayan çok açıklayacı bir yazı. Teşekkürler Hocam.
YanıtlaSilGazetelerden bir haber :
YanıtlaSilBaşbakan : "Faiz kararı nedeniyle Merkez Bankası'nı tebrik ediyorum"
Kaynak : http://ekonomi.milliyet.com.tr/-merkez-bankasi-ni-tebrik-ediyorum-/ekonomi/detay/1825243/default.htm
Bu MB, bağımsız mı oluyor şimdi ?????????????
Sevgili hocam gerçekten çok net ve açık bir yazı olmuş. Benim takıldığım yaptığınız "faiz serbestçe karar verilebilecek bir araç olmaktan çıktı." yorumu.
YanıtlaSilOkulun her döneminde neredeyse faiz'in bir araç olduğu vurgusu yapıldı bizlere. Peki bugün neden çıkmış durumda?
Siyasi baskılar mı?
Açıklarsanız çok sevinirim.
Çünkü MB hükümete danışmadan faizi artıramıyor.
SilYani bağımsız değil. Dramatik olan da bu zaten...
SilHocam ekonomilerde merkez bankası mensuplarının oluşacak bir döviz dalgalanmasını önceden haber alıp bu sürette kazanç sağlamalarına iktisatta bir isim veriliyordu. Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?saygılar...
YanıtlaSilBilmiyorum Merkez Bankacılara sormak lazım.
SilHocam, bu arkadaşın bahsettiği durum ahlaki riziko olabilir mi?
SilHocam,
YanıtlaSilMerkez Bankasının en yüksek olan politika faizi (kullanırsa üst band 7.75) piyasa faizlerinin 250 baz puan altına iken diğer bir deyişle piyasa faizinin bandına etki etme gücünü kaybetmişken Merkez Bankasının faizi 50 veya 100 baz puan değiştirmesi hangi amaca hizmet edebilir ki. Hiç olmazsa Merkezin faizinin düşük olması fonlama imkanı yaratma etkisi ile piyasa faizinin daha da yukarıya gitmesini engelleyebilir.
Sizce piyasada mevduat faizlerinin yüzde 10 olduğu bir ortamda Merkez Bankası'nın bankalara daha ucuz faizle fon sağlaması uygun bir yaklaşım mıdır? Korunması gereken mevduat sahileri midir yoksa banka sahipleri mi?
SilHocam çok güzel bir yazı teşekkürler.
YanıtlaSilFaiz yükselirse bu kriz ortamında yabancı sermaye gelir mi ?Etkili olur mu hocam ?
Yukarıdaki cümlenizde '' En doğrusu TL ya da döviz olarak ya da bir sepet yaparak nakitte kalmaktır.'' demişsizniz. TL de kalmak biz ne kazandırır ki bu yükselen dolar karşısında tam yorumlayamadım.
saygılar
Böyle giderse TL faizi yükselecektir.
Silmerkezin faiz kararı ve bugünkü müdahaleden MB'nin şöyle bir düşünceye sahip olduğu kanısına vardım:"Fed tapering yaptığı için kur zaten 2.10'lara yakın seyredecekti. siyasi kriz nedeniyle 2.20'lere geldi. eh bu kadar belirsizlik varken 10-15 kuruş sıçrama olacak tabii. o zaman faiz artırmaya gerek yok. iş adamı, siyasetçi, halk vs. şikayet ederse "siyasi krizi ben mi yarattım?" derim. ben kuru 2.20'lerde tutmaya çalışayım 2.30'lara gelirse müdahale ederim."
YanıtlaSilİyi de kur buraya çıkınca insanları sıfır dolayındaki reel faizle nasıl TL mevduatta tutacağız? Bunun yanıtı var mı?
SilHocam, son dönemde kurdaki artışa farklı açıdan bakan bir yazıyı blog'umda paylaştım. Yorumlarınızı bekliyorum.
YanıtlaSilyazının linki: http://goo.gl/zUvvZs
Güzel bir analiz. Ben biraz farklı düşünsem de analiz güzel.
Silteşekkürler Hocam.
SilHocam EPS beklnetiniz var mı?Sizce doların seyri kısa vadede nasıl olur?artar mı azalır mı?
YanıtlaSilSaygılar
Doların seyri kısa vadede yukarı yönlü görünüyor. Haftaya Fed toplantısı var.
SilHocam peki faiz artirsa ne olacak cok mu şey degisecek dolar 2, 20 lere mi gelecek bence Hayır daha cok fed e ve küresel oyunculara bağlı gibi duruyoruz. Bu durum sanki birilerinin merkez bankasini köşeye sıkıştırmaya çalışıyor gibi geliyor.
YanıtlaSilKomplo teorileri insanı yanlış yerlere götürür. Herkes köşeye kendini sıkıştırır. Sonrasında başkaları gelip yumruk atar ama önemli olan o köşeye sıkışmamaktır. Kimse MB'ye nasıl politika uygulaması gerektiğini empoze etmedi. Siyaset ettiyse bilemem.
SilBence Merkez Bankası pozisyonun haklı olarak korumak zorunda ve öylede yapıyor .Merkez Bankası'nın şuan faizle oynaması demek belirsizliği fiyatlaması demek ve bu Merkez Bankası için hiçte akılcı değil Merkez Bankası sorumluluğunun farkında ...
SilMerkez Bankası faizle oynamayarak piyasaların dolaylı olarak hükümetin istemediği bir davranışı gerçekleştirmemiş oluyor evet bu haklı bir yorum fakat şunu kimse açıkça söyleyemiyor. Merkez Bankası sorumluluğunun farkında ve piyasalara açık bir mesaj veriyor .Anlayın diyor, ne olduğu bilinmeyen bir belirsizliği fiyatlayamam diyor ...Ve buna göre hareket ediyor .Açıkçası birileri endişelendi diye Merkez Bankası da endişelenmez ..Lütfen piyasaları ve insanları yönlendirme yapmayalım ...
SilHiç merak etmeyin hiçbirimiz piyasayı yönlendirme yeteneğine sahip değiliz. kaldı ki MB piyasaları tek başına yönlendiriyor zaten kimseye ihtiyaç da yok.
Silne ayıp mahfi bey, piyasaları yönlendirmişsiniz. doların 1.90'dan 2.33'e gelişinin önemli bir sorumlusu sizsiniz demek.
Silbu kadar esprili yaklaşımın kusuruna bakmayın hasanhüseyin bey, ama dolar her gün %1'in üstünde artıyorsa (ve artış ivmeleniyor ve işlem hacmi de sürekli artıyorsa) ve merkez bankası hala endişelenmiyorsa çok ayıp ediyordur. en azından, daha artacakmış diye duyarak bu seviyelerden dolar alan dar gelirliler için endişelensin. ayrıca, tutarlılık, değişen koşullara rağmen katı tutumu sürdürmek değildir. böyle kurumların yönetimi esneklik getirir. kaldı ki, merkez bankasını işi gizli faiz artırımlarıyla (istisnai gün üst borçlanma oranını artırmak, istisnai günlerin sayısını artırmak gibi) halletmeye çalıştığının herkes farkında. bu da kredilerini azaltan bir tutum.
Evet aynen öyle bir sonuç çıkarmak gerekir. Çünkü bizde tasarruflar o kadar düşük ki (% 12,6) bu düşüklükte faiz artışı tasarrufları yukarı itecektir. Sonuçta cari açık dediğimiz şeyt tasarruflarla yatırımlar arasında tasarruflar aleyhine oluşan farktan ibarettir.
YanıtlaSilHocam çok açıklayıcı bir yazı, teşekkürler. Tabloya baktığımda kendimce şunu görüyorum, büyümeye yardım için faiz düşürmekle cari açığı kapamak için faiz artırma arasında sıkışmış gibi gözüküyoruz. Bu ikisi arasında dengeyi nasıl sağlayacağız? Daron Acemoğlu'na göre bizim nüfusumuz yaşlanana kadar Güney Kore'nin yaptığı gibi 15-20 yıl boyunca %5 - %6 büyüme yakalamamız gerek. Bu işin içinden nasıl çıkarız?
YanıtlaSilBugün itibariyle sorunumuz büyüme değil, istikrar. İstikrarı sağlayamazsak büyüme de denge de hayal olacak.
Silbu görüşünüzü cnbc-e'de de dinliyorum. çok doğru. esas olarak, hedefler arası bir öncelik belirlemek gerekiyor. yalnız, şu anda, en azından kısa vadeli olarak hedef, tl değerindeki düşüşü durdurmak ve oynaklığı azaltmak olamaz mı? bu tabi bir ülke ekonomisi için bir makro hedef değildir, ama diğer tüm hedefler için (en azından direk olarak büyüme, enflasyon ve işsizlik için) çok belirleyici bir etken. bu durumda döviz artışının yaratacağı sarmal etkiyi sınırlamak ve bu üç kritik hedefe de zarar vermesini engellemek için faizi -bence kesin- artırması gerekirdi. çünkü bunun teoride büyüme üzerine yaratacağı olumsuz etki, sanırım dolar krizinin yaratacağı etkiden çok daha az olacaktır.
YanıtlaSilSanırım artık o konular geride kaldı. Bugün tek bir hedef var: İstikrarı sağlamak. Onu başaramazsak öteki hedeflerin hapsi hayal olup gider.
Silah bu ders kitapları ve ekonomi gibi karmaşık bir sistemi tek boyutlu gibi anlatmaları. bu sanırım bizim hayatı tek taraflı algılamamızla ilgili. oysa kpss'de soracaklarsa "faiz artışının nasıl iki etkisi olur ve genel sonucu nasıl olur" demeleri gerekirdi. "tasarruf arttıkça direk olarak azalacak ithalat, artacak ihracattan fazla olur" diyebiliriz sanırım.
YanıtlaSilyalnız, mahfi bey, vaktiniz olursa sizin cevabınızda anlamadığım bir nokta oldu. "Sonuçta cari açık dediğimiz şeyt tasarruflarla yatırımlar arasında tasarruflar aleyhine oluşan farktan ibarettir." demişsiniz. şöyle bir durum düşünelim: tasarruf-yatırım dengemiz aynıyken diyelim, sihirli bir ürün ürettik. mesela, facebook tarzı bir site yarattı bir türk firması ve ülkeye yüz milyar reklam geliri geldi. bu durumda, cari açık kapanır ama tasarruf-yatırım dengesizliği değişmemiştir. ama herhalde birşeyi atlıyorum?
Serdar Kelleci;
YanıtlaSilUzun zamandır cds primlerine dikkat çekiyorusunuz. Türkiye'nin cds notunun, mayıstan bu yana hemen hemen 3 kat artmasına rağmen , yabancı yatırımcının tl yerine usd tahvil de olsa almalarını Türkiyen’nin yabancı yatırımcı açısından hala cazip olduğunu mu gösterir? (bu hafta hazinenin ihraç ettiği 10 yıllık usd eurobonda çok yüksek bir talep gelmesinden bahsediyorum.)
ya da başka bir açıdan bakmak gerekirse;
- kırılgan beşli dediğimiz ülkelerin para birimleri dolar karşısında ciddi değer kayıpları yaşadı. Yabancı yatırımcının; bu kırılgan beşli ülkelerinden hangisine ne kadar sıcak para girişi olduğunu nereden bulabilirim? Amacım, bu kırılgan beşli ülkelerinden en çok mağdur olan ekonomi bizim ekonomimiz olmuş ancak yabancı yatırımcı buna rağmen bizi tercih ediyor mu?
Bu her zaman böyle olmuştur. Türkiye en sıkıntılı durumdayken bile yabancı yatırımcı bizim Eurobond ihraçlarımıza ilgi göstermiştir. Nedeni çok basittir: Faiz yüksektir.
SilKırılgan beşliye kaynak girişi miktarını bulabileceğiniz bir kaynak bilmiyorum. Ben bir zaman araştırdım ama bulamadım.
Merhaba Sn. Egilmez, bir tasla üç kuş ürkütelmez kuramı yanında bir de attığın taş ürküttüğüm kuşa değmeli diye atasözümüz vardır. Bu bağlamda daha açıklayıcı olması adına TCMB'nin politika faizlerini değiştirmeyerek, dövizi (başkasının parasını) kontrol etme adına yaptığı calısmaları aslında nasıl görülmelidir? Daha da net: TCMB aslında kimin parasını nereye satıyor, kimler alıyor, bunun getirdiği rezervlerde azalmaya karşılık etkinliği yeterli midir / yeterli olma sansı var mıdır ve sonuç olarak hane halkına etkisi ne oluyor seklinde cevaplamanızı rica ederim. Mesela dun internette yazan "3 kurusa 2 milyar dolar" baslıgı için siz ne dersiniz? Kapsamlı sorum için kusuruma bakmayınız, arada bir iki uzun cevabınızı gordum ve onları görerek biraz uzattım. Saygılar, tskler.
YanıtlaSilBunların hepsi doğru. Buna karşılık TCMB'nin sattığı dövizi herkes alıyor olabilir. Yani siz de bankanıza döviz alacağınızı söyleseniz bankanız TCMB'den aldığı dövizden size de verebilir.
SilBence atladığınız nokta şu, 100 milyarlık ihracat yapıyorsunuz bunu GSYH ya eklemiyorsunuz.100 milyar gelmeden önce evet cari açık var, ama 100 milyarı GSYH hesaplarına dahil ettiğinizde cari açık oluşmuyor, dengesizlik gideriliyor.
YanıtlaSilBirde biz düşünürken, aylık, yıllık gibi dönemsel düşünüyoruz. Bazı teorilerin gerçekleşmesi için uzun bir döneme ihtiyacı vardır. Yurtiçi tasarrufların artması kısa dönemde cari açığı kalıcı azaltmayabilir, ama biz elde ettiğimiz bu kıymetli tasarrufları verimli yatırımlarda, ülkenin dünya ile rekabet edebileceği alanlarda yatırım yaparsak bir vadede cari açık problem olmaktan çıkar.
İhracatın eklenmeme işini anlayamadım. Niye eklenmesin ki? Burada bir kavram kargaşası var.
YanıtlaSilBen anlatamamış olabilirim. Arkadaş sorusunda tasarruf açığımız vardı, bu tasarruf açığı devam ederken 100 milyarlık bir reklam gelirimiz olduğunda, tasarruf açığımız değişmemiştir diyor.
YanıtlaSilBende niye değişmesin, bu 100 milyarı GSYH hesabına yani ihracata eklerseniz, tasarruf açığı yerini tasarruf fazlasına bırakır demiştim.
Şimdi oldu ben farklı bakmışım.
YanıtlaSilMahfi hocam yazınız çok açık ve anlaşılır bunun için teşekkür ederim.Bir sorum olacak.Düşününce doların genel kabul görmüş bir para birimi olması sanki sonsuza kadar sürecekmiş gibi.. Bunu kırmak için ne yapılabilir ne tür politikalar geliştirilebilir?
YanıtlaSilBu, ancak bir ülkenin (mesela Çin) hem büyüklük hem de dünya ticaretinde ABD düzeyine yaklaşmasıyla mümkün olabilir. O zaman Çin Yuanı da rezerv para haline gelebilir.
SilHocam,
YanıtlaSilYazi icin tesekkurler. Haftaya yapialcak fed toplantisinda beklenen taperingden daha asagi bir niktar tapering yapilsa ancak dolarin atesini o dusurur. Cunku benim kanimca , piyasalar zaten tapering yapialcak umudu ile pozisyonlarinimalmis durumdalar. Siz ne dusunuyorsunuz?
Haklısınız. Ama beklentiler 10 milyardan aşağı olmayacağı şeklinde.
SilMerhaba hocam yazı için teşekkürler. Bizim gibi tüketimi seven bir ülkede faiz arttırımının TL yi daha da değerli kılarak cari açığı azaltıcağına pek katılmıyorum çözüm olarak hep üzerinde durduğunuz yapısal reformlarla olabileceği kanısındayım teşekkür.
YanıtlaSilSanırım bugün artık cari açığı düşürme meselesini geride bırakmış, ekonomiyi istikrara kavuşturma aşamasına girmiş bulunuyoruz. İstikrar olmadan hiç bir şey olmaz. Bunu geçmişte çok yaşadık. O nedenle faiz meselesine artık o gözle bakmak lazım.
SilPekii hocam teşekkürler kolay gelsin.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilTCMB düşük kur yüksek faiz politikasını yüksek kur düşük faize dönüştürmeye gayret ediyor olabilir mi?
Faizi kullanmak istememesinin altında mantık arayınca benim aklıma ancak bu geliyor.
Çok tehlikeli bir oyun olur bu. Denetlenemezse sonu hüsranla biter. 1994 yılında bunu Tansu Çiller denemişti. BBB olan reytingimiz kısa sürede B'ye düşmüş ve IMF'ye gitmek zorunda kalmıştık.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilTCMB düşük kur yüksek faiz politikasını yüksek kur düşük faiz olarak olarak değiştirmiş olabilir mi?
Sizce MB'nin böyle bir dönüşüme kalkışmasına gerek var mı?
Saygılar
Hocam deniyor ki ;Eskisi kadar yüksek cari işlemler açığı vermemiz mümkün değil; çünkü finanse edebileceğimiz düzey azalıyor.
YanıtlaSilHocam bu cümleyi şu şekilde anlıyorum yanlışım varsa düzeltin lütfen örneğin bugün bir kişinin geliri 1000$ ise ve 1500$ lık harcama yapması için bir yerden 500$ para bulması lazım eğer 500$ para buluyor ve 1500$ lık harcama yapıyorsa cari açık 500$ olacaktır ama eğer bu 500$ I bulmakta zorlanıyorsa yani ülke risklerimiz artmış ve de yabancılar bunu fiyatlayarak daha yüksek faizden borç veriyorlarsa yada dolar kuru artmış ise bizim maliyetlerimizde artacağına göre bu maliyetlerin altına da girmek istemiyorsak gelirimiz kadar harcama yaparız ve de 500$ cari açık vermeyiz . Eğer bu kişi dolar faizinin yüklemesine ved e kurların yükselmesine aldırmayarak maliyete katlanmayı göze alıyorsa 500$ bularak harcama yapabilecek ve 500$ lık cari açık vermiş olacaktır .şuna katılırmısınız hocam ; Yani bu örneği ekonomimize uyarlarsak aslında eskisi kadar cari açık veremeyeceğimizin sebebi bireylerin maliyete katlanmayı göze alamamalıdır yani 60milyar $ cari açık veriyorsak bu parayı bu senede bulabiliriz aslında çünkü risklerimiz artı ama bi Yunanistan kadar artmadı ve onun gibi durumda değiliz buluruz ama maliyetine katlanılamayacğından cari açığın düşmesi bekleniyor .
Bu analiz kısmen doğru. Yalnız işin artık bir de siyasi yönü var. O da dış finansman açısından belirleyici unsurlardan birisidir.
SilSanırım yine arap şeyhlerinin ülkeye ucuz para getirmesine kaldık... ama bu sefer onlarla da kötüyüz...
YanıtlaSilarap şeyhleri parayı abd'ye yatırıyor şuanda.zaten o yüzden sıkıntı yaşanıyor ya
SilHocam tweetinizde tahvil faizi 10.86 oldu demissiniz. mb faizi artirirsa tahvil faizinin dusmesi beklenir mi?
YanıtlaSilHayır daha da artması beklenir. Faiz artarsa mevduat faizi de artar ve sonuçta tasarruflar artar.
SilMerhaba değeli hocam.Bir görüşümü sizinle paylaşmak istiyorum:
YanıtlaSilMB faizi arttırır arttırmaz buna birşey diyemem tercih meselesidir fakat faizi arttırmayacağını açık seçik beyan etmesini çok ciddi bir hata olarak görüyorum.Sonuçta siz piyasaya resmen diyorsunuz ki; "merak etmeyin ben TL'yi desteklemeyeceğim siz istediğiniz kadar dövize girebilirsiniz, borcu olan istediği kadar pozisyon açabilir, spekülatörler istediği kadar uzun pozisyon döviz kontratı açsın, rahat olun, riskiniz yok ben TL'yi desteklemiyorum"...
Bu tıpkı pokeri eli açık oynamaya benzemiyor mu??? sonuçta sizin ne yapacağınızı herkes biliyor...
Bence bu çok ciddi bir hatadır ve kurun bu kadar yukarılara gitmesine kesinlikle MB sebep olmuştur...
siz ne düşünürsünüz bu konuda hocam?
saygılar...
Tamamen aynı kanıdayım. MB'nın faizi artırıp artırmamasından daha ciddi olan şey MB'nin piyasaya faizi artırıp artıramayacağı konusunda artıramayacağı yönünde verdiği mesajdır. Yani savaşa giren bir ordunun uçaklarını bu savaşta kullanmayacağını başlangıçta ilan etmesi gibi bir şeydir bu.
SilEvet hocam aynen. Sonuçta bu piyasa bu kadar büyük hataları tolere edebilecek düzeyde değil. dünyada speklatif sermayenin ne denli büyük olduğunu biliyoruz. sizin en ufak bir hatanızdan büyük sonuçlar doğuyor.
SilMesela bence yılsonu dolar 1.92 olur söylemi de çok büyük bir hataydı. Bence MB başkanı daha orada bu işi bırakmalıydı. Sonuçta güven sarsıldı. güven olmadan bu iş yürümez.
Türkiye'de siyasetin oyuncağı olmayan hangi kurum kaldı ki MB kalacak. Bu kafayla biz anca imparatorluklar devrine gideriz. Başka bişey olmaz.
YanıtlaSilDiyecek bir şey yok. Tek itirazım yasa çıkarıp da kurumu bağımsızmış gibi ilan etmekten vazgeçelim daha dürüstçe olur. Avrupalı gibi yapıp yasa çıkarıyoruz sonra ortadoğulu gibi davranarak çıkardığımız yasaya kendimiz uymuyoruz. Bu bence daha büyük bir ahlaki çöküntü yaratıyor.
Silbravo hocam. objektif görüşlerinizin olduğunu bilmek çok önemli. herkesin siyasetle bir yerlere gelme çabası verdiği bir ortamda bu kaygıyı duymadan dürüstçe doğru bildiğinizi söylemeniz çok değerlidir. teşekkür ederiz.
Silhocam merkezsın sıtesınden 17-01-2014 206 743 034 itibarıyla M1 para arzı bu kadardır. darphane her sene madenı para basıyor. peki merkez bankası bu rakamı artırıyor mudur? friedman buyume oranında para arzı artırılmalı demıstı sanırım. bu oran artıyorsa hangı oranda arıtıyordur merkez bankası enflasyona bakarak mı saygılar
YanıtlaSilMerhaba Mahfi Hocam,
YanıtlaSilSayın Başbakan son açıklamasında faiz ve enflasyonun doğru orantılı bir görünüm çizdiğine işaret etmiş. Sizin de dediğiniz gibi pozitif reel faiz, talep enflasyonunda tasarrufların artmasına ve enflasyonun düşmesine sebep olur diye düşünüyorum. Acaba Sayın Başbakan iki parametre arasındaki doğru orantı olduğu söylemi ile neyi kastetmektedir, bir yorumunuz var mı? Ekonomi bilgisi sınırlı ancak öğrenmeye hevesli bir birey olarak sorumu yanıtlarsanız sevinirim.
İyi çalışmalar ve Allah razı olsun paylaşımlarınız için.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil